Cerrahlar, Türkiye’nin tarihi eserlerini laboratuarda kurtardı
İstanbul Merkez ve Bölge Restorasyon ve Koruma Laboratuvarı Müdürlüğü’ndeki restorasyon ekibi, Türkiye’nin tarihi mirasına ait çeşitli medeniyetlerden gelen eserleri restore etmek ve korumak için cerrahlar gibi özenle çalışıyor.
Ülkenin tarihi eserlerinin korunması için 1985 yılında kurulan laboratuvar, 25 kişilik bir ekiple başladı. 2012 yılında çıkarılan bir yasanın ardından dokuz bölgesel laboratuvar açıldı ve bu etkinlikler daha etkili hale geldi.
Laboratuarda şu anda 62 restoratör ve jeoloji, fizik, çevre ve metalurji mühendisleri olmak üzere 84 kişilik bir ekip çalışıyor. Mühendisler laboratuarda analizler yaparken restoranlar eserleri geri yüklemek için çalışırlar.
Diğer bölge laboratuvarları Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep, İzmir, Nevşehir ve Trabzon’da. Bölgesel laboratuarlar kendi şehirlerindeki müzelerde eserlerin korunması üzerinde çalışıyor ve müzelerde periyodik kontroller yapıyor.
Anadolu Ajansına konuşan İstanbul Merkez ve Bölge Restorasyon ve Koruma Laboratuvarı Müdürü Ali Osman Avşar, temel amacının çalışmalarını uluslararası bilimsel kriterlere göre yapmak olduğunu söyledi.
Bu nedenle, tüm personel bununla ilgili olarak eğitildi ve bu kriterlere dayanan laboratuar ekipmanları sağlandı ve pek çok Avrupa ülkesinde laboratuvara eşit olduklarını ekledi ve diğerlerinden bir adım önde olduklarını söyledi.
Avşar, laboratuvar uzmanlarının yüksek lisans eğitimine başlamalarını teşvik ettiğini söyledi. Avşar, “Personelin kalitesi ne kadar iyi, çalışma kalitesi de o kadar iyi” dedi. “Amacımız, tarihi eserlerden zengin olan ülkemizde mümkün olan en iyi bilimsel kriterlere dayanarak restorasyon çalışmalarını gerçekleştirmek ve restorasyon alanında bir Türk okulu yaratmak” dedi.
Üç yılda 30.000’den fazla eser
Yönetmen, bölgesel laboratuvarların açılmasından sonra, yeni kurulan laboratuvarlar için iyi bir sayı olan müzelerde üç yıl içinde 3.5 milyon kayıtlı eserden 32.000 eser restore edildiğini söyledi.
“Her müdahale çok önemli. Restorasyonda bir hatadan geri dönüş yoktur. Bu nedenle, çok dikkatli bir çalışma gereklidir. İşe başlamadan önce, elinizdeki malzemenin tanımlanması, dokümantasyonu ve tespiti çok iyi yapılmalıdır. Bu nedenle, laboratuarımızda yer alan 13 mühendis restorasyondan önce tüm malzemeleri analiz ediyor, “diyen Avşar, restorasyon ve korumanın sabır ve zaman gerektirdiğini ve dikkatle yapılması gerektiğini söyledi.
Laboratuarda ileri teknik analiz için cihazların, özellikle de yıkıcı yöntemler kullanılmadan analizlerin yapılması için kullanılmasının önemini belirtti. “Çoğu zaman, tarihi eserden bir parça almak ve analiz etmek mümkün değildir. Ancak bu tahribatsız analiz araçları ile mümkündür. Tahribatsız analiz yapabilen cihazları tercih ediyoruz. Bu tür araçlara olabildiğince sık yatırım yapmayı tercih ediyoruz. ”
Avşar, laboratuvarların ülkedeki engin antik sitelerde ve tarihi alanlarda restorasyon projeleri de gerçekleştirdiğini söyledi. Ayrıca Sümela Manastırı, Göreme, Ürgüp, Kapadokya ve Milas mezar odalarında Nemrut Dağı heykellerinin restorasyon koruma projelerini ve duvar resimlerini yaptıklarını söyledi. Son projesi Ahlat Selçuklu mezar taşının korunması ve restorasyonu idi.
Yenikapı bulguları için özel araç
Avşar, 8.000 küçük sualtı bulgusunun restorasyonu için araçlar satın aldığını söyledi. “Şu anda, araçlar yüklenecek alanlar için bir alan hazırlanıyor. Bu bulguların korunmasına iki üç ay içinde başlayacağız. Bu eserler periyodik olarak değiştirilen özel suyla birlikte kaselerde tutuluyor “dedi.
Ayrıca, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde bulunan ve Makedonya’daki bir müzede sergilenen Büyük İskender’in türbesinin bir kopyasını yaptıklarını da belirterek, çoğaltma projeleri yaptıklarını söyledi.
Her eserin bir arşivde, özellikle İstanbul camilerindeki kiremitlerde, bir katalogda birer numaralı olarak belgelendiğini kaydetti.