Türkiye’de kanser insidans oranları yüksek
Türkiye’de kanser görülme sıklığı dünya ortalamasının biraz üzerindedir, ancak Avrupa ülkelerinin altındaki Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr.
Ünlü profesör, aynı zamanda, erkeklerde kanser için insidans oranlarının, ülkedeki kadınların oranının yüzde 15-20 üzerinde olduğunu söyledi.
Türkiye’de yapılan önceki araştırmalarda akciğer kanseri erkeklerde en sık görülen kanser türü iken, meme kanseri kadınlarda en sık görülenidir.
Ülkedeki diğer yaygın kanser türleri de prostat kanseri, kolon kanseri ve mide kanseri iken, kadınlarda akciğer kanseri ve kolon kanseri görülmektedir.
Gümüş’e göre, hem Türkiye’de hem de Batı dünyasında kanser insidans hızlarında genel bir artış var.
“Bunun tek nedeni, nüfusumuzun yaşlanmasıdır. Ülkemiz hala batı toplumlarına göre genç nüfus ortalamasına sahiptir. Öyleyse, kanser vakalarının yarısının 60-65 yaşlarının üzerinde görülmeye başladığını dikkate alarak, düşük kanser oranlarını [genç nüfus] ile ilişkilendirmek doğaldır ”dedi.
“Doğal olarak, çevresel faktörler ve kanser saptama farkındalığındaki bir artış, özellikle kanser insidans oranlarında artışa neden olmuştur. Ancak, [oranlarda] artışın temel nedeni nüfusun yaşlanmasıdır. Profesör, özet olarak, [yıllar boyunca kanser insidans oranlarında] bir artış hakkında konuşabiliriz, ancak bir sayıdan bahsetmek yanlıştır.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, çeşitli kanser türleri ile 14 milyondan fazla insan tanısı konmaktadır. Sigara ve obezite, dünyadaki kanser olaylarının yarısından fazlasını oluşturmaktadır; diğer nedenler arasında hareket eksikliği, alkol, güneş ışığına çok fazla maruz kalma, sağlıksız beslenme ve hava kirliliği sayılabilir.
Kemoterapinin uzun yıllardır birçok kanser türünü tedavi etmek için etkili bir yol olduğu belirtilmiştir, ancak yan etkileri ve kısıtlılıkları nedeniyle çeşitli eleştirilere maruz kalmıştır.
“Kemoterapinin gereksiz olup olmadığı hakkında konuşmak erken.” Ancak, kanserin mücadelesine yardımcı olmak için vücudun kendi bağışıklık sistemini kullanan immünoterapinin önümüzdeki yıllarda tedavide “ana rol” rol oynayacağını söyledi.